Erdem Erol birlikte mesai yaptığımız ama mesaimizden de uzun arkadaşlığımız olan ağabeyim. Ortak noktamız bisiklet. Amatör sporcuların sorunları, Gran Fondo’lardaki aksaklıklar söz konusu olduğunda kalemine hararet yaptırmaktan çekinmiyor. Bu konuda kendisine söylediklerimi yazıya dökmemi istediğinde seve seve klavyenin başına geçtim.
Bisiklet ve daha sonra hayatıma dahil olan koşu ile ilgili katılma fırsatı bulduğum amatör yarışlara ben de hevesle adımı yazdırıyorum. Yarışların sayısı da giderek artıyor, yaşadığım şehir İstanbul’da, büyükşehirler başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde…
Sayı artıyor artmasına da kalite gelişiyor mu? Bu organizasyonlarda bir şekilde yer alan herkesin kişisel deneyimleri ve tanıklıkları ölçüsünde vereceği yanıtlar olacaktır. Bunları tekrar etmek yerine “Ne yapılabilir?” sorusuna yanıt arayacağım.
Önünde günün her saatinde kuyruk olan köfte ekmek tezgahı sadece kuyruğa girenlerin değil etraftaki küçük girişimcilerin de iştahını kabartır ya… Aynı kuyruğu hayal edip tezgahı kuranlar nasıl aynı lezzeti sunamıyorsa sponsor geliri hesabını spor ruhunun önüne koyan organizasyonların da ömrü çok uzun olmayacak.
Uzun ömürlü bir bisiklet yarışı için basit ama detaylıca cevaplanmaya muhtaç sorularla işe başlamalı. Kendi kendime sorup cevabını vermeye çalışayım:
-PARKURU KİM, NASIL BELİRLEYECEK?
Şu kadar kilometre, şu kadar irtifa kazanımı vs. Parkur sadece bu sayılardan ibaret değil. Her seviyeden amatörün bisiklet sürmesine elverişli bir asfalt kalitesi aranmalı.
-PARKURUN GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANACAK?
100 kilometreyi bulan parkurlardaki asfalt kalitesinin her adımında aynı olmasını bekleyemeyiz elbette ama risk oluşturacak çukurlar, bozuk satıhlar tespit edilip yerel yönetimlere bildirilmeli. Yarıştan önce kontrolü de yapılmalı. Halen riski alanlar varsa işaret veya işaretçiler konulmalı. Parkurun hangi noktasının trafiğe ne zaman açılıp kapanacağı yarış direktörleri ve emniyetin toplantılarında netleştirilmeli ve kararlara uyulmalı.
-SPORCU SAĞLIĞI İÇİN HANGİ ÖNLEMLER ALINMALI?
Amatör yarışlarda bir pelotondan söz edemeyiz. Parkurun farklı noktalarına yayılmış gruplar ve tek başına süren bisikletçiler kontrol edilmesi gereken alanı da büyütüyor. Dolayısıyla belirli noktalara ambulanslar ve sağlık görevlileri konuşlandırılmalı. Hatta hava koşullarına göre riskin artabileceği noktalarda bekleyen ilkyardım bilgisi, eğitimi olan gönüllüler de görev alabilir. Sağlık deyince beslenme de önemli. Parkurda yeterli su ve gıda takviyesini sporculara güvenli şekilde sağlayacak istasyonlar kurulmalı.
-TAKVİM VE İKLİM UYUMLUMU?
Geçen yıl deprem nedeniyle Nisan ayında koşulamayıp Ekim’e ertelenen Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nda Babadağ’a tırmanılmıştı ve tüm zamanların en zorlu tırmanışlarından birini izlemiştik. Ancak bu sene yarış kendi takvimine döndüğünde Babadağ, etaplar içinde yer alamamıştı. Çünkü Nisan ayında halen karların olduğu bu dağa çıkmak mümkün değildi. Amatör yarışlarda bu kadar keskin olmasa da mevsimin ve iklimin göz önünde bulundurulması şart. Pro pelotonun dahi off sezonda olduğu bir dönemde düzenlenecek yarış, anlatmaya çalıştığımız bütün riskleri katlayabilir. Yolda yağmur da olur, buzlanma da olur. Daha kaygan yollarda yetişmeyen ambulans, düşen sporcuyu bir de soğukla baş başa bırakır.
-ULAŞIM İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ VAR MI, YEREL YÖNETİMLERLE İŞBİRLİĞİ YAPILABİLİR Mİ?
Bisikletleri start alanına taşımak amatör sporcu için kolay değil. Çoğu toplu taşıma aracı bisiklet kabul etmiyor, etse de yetersiz kalıyor. Herkesin aracı yok, herkes aracı ile gelmeye kalksa park yeri yok… Bu soruna yerel yönetimleri de mümkün olduğunca işin içine katarak çözüm getirilmeli.
Sorular çoğaltılabilir, her katılımcının beklentisi farklı olabilir ama parkur güvenli değilse, yeterli sağlık personeli getirilmemişse performans hedefleyen için de keyfini çıkarmak isteyen için de riskli bir yarış olacak demektir. Bu da ne sporu geliştirir ne de sporcuyu…
Mesut Toptan 7/Kasım/2024